Neden Organik Kahveye Geçmelisiniz?
11-05-2021
08:12
Uluslararası Kahve Örgütü'ne göre, dünya çapında her yıl 151,3 milyon torba kahve tüketiliyor ve bu sayı her geçen gün artmaya devam ediyor. Suyun dışında en çok tüketilen içecek olarak kahve, birkaç başka şaşırtıcı istatistiğe de sahiptir. Kahve, pamuk ve tütünden sonra insanlar tarafından en çok tüketilen üçüncü tarım ürünüdür.
Organik olmayan kahveye püskürtülen sentetik pestisitlere ve herbisitlere maruz kalmanın, sağlığınız üzerinde hem kısa vadede hem de uzun vadede zararlı etkileri vardır. Peki bu, her gün kahve tüketen milyonlarca insan için ne anlama geliyor? Ve insanlar kendilerini korumak için ne yapabilir? Neden organik kahve tüketmelidir? Hadi daha yakından bakalım.
Kahve, antioksidan ve antienflamatuar etkiler gibi çeşitli sağlık yararları sunar. Yine de çoğu kahve içicisi, organik olmayan kahve içmenin, yani sentetik böcek ilaçlarının neden olduğu olumsuz etkilerin muhtemelen farkında değil ve bu yüzden de kıyas yapmayı bilmiyor. Pestisitlere güvenli ve sürdürülebilir alternatifleri teşvik etmeye odaklanan yardım kuruluşları, pestisitlere maruz kalmanın insanlar için toksik olabileceğini ve deri döküntüleri, baş ağrısı, mide bulantısı, kusma, uyuşukluk ya da alerjik reaksiyon gibi rahatsızlıkları ortaya çıkarabileceğini bildiriyor.
Uzun süreli pestisit maruziyeti ve tüketimi, Parkinson hastalığı, depresyon, anksiyete, astım, meme kanseri, prostat kanseri, azalmış doğurganlık, diyabet ve obezite ile ilişkilendirilmiştir. Ayrıca, organik olmayan kahve, tüketicilere ulaşmadan önce büyük hasara yol açmaktadır. Böcek ilacı kullanan kahve çiftlikleri hem çalışanlarını hem de yerel toplulukları riske atıyor. Çiftçilerin kendisi de havada kalan zararlı kimyasallara maruz kalıyor. Bunun yanı sıra, kimyasallar yerel su kaynaklarına karışarak içme suyunu kirletiyor. Organik olmayan kahve, onu içenler, yetiştirenler ya da çiftliklerin yakınında yaşayanlar için iyi değildir. Ama buna rağmen bu olumsulukların hiçbirini gıda etiketinde bulamazsınız.
Organik kahve sentetik gübre ya da kimyasal kullanılmadan yetiştirilir ve üretilir. Bunun yerine kahve özü, tavuk gübresi ya da kompost gibi organik gübreler ve organik böcek ilaçları ile işlenir. Organik olmayan kahvenin aksine, çoğu organik kahve yemyeşil ormanların gölgesinde yetiştirilir. Peki bu neden önemlidir? Ormanlık kahve çiftlikleri toprak verimliliğini sürdürür, bölgesel ekosistemleri canlı tutar ve olağandışı hava koşullarıyla daha iyi başa çıkarak, onları çiftçiler için daha güvenli bir yatırım haline getirir.
Sağlık açısından bakıldığında organik kahve, riboflavin, pantotenik asit ve niasin gibi antioksidanlar, vitaminler ve minerallerin yanı sıra potasyum, manganez ve magnezyum gibi diğer besinler bakımından da zengindir. Kahve, bağışıklık sistemini güçlendirir ve vücudu hastalığa karşı korur. Orta miktarda kafein, doğal bir enerji artışı sağlayabilir. Organik kahvenin tadı da tipik olarak daha iyidir; gelişmenin daha uzun sürdüğü daha yüksek rakımlarda büyümek, birçok kahve içicisinin ayırt edebileceği daha zengin bir tada neden olur. Organik kahveyi seçerek çevreyi, sürdürülebilir tarım yöntemlerini desteklemiş ve kendi sağlığınız için gereksiz yere pestisitlere maruz kalmaktan kaçınmış olursunuz.
Çiftliğin tüm bölümlerini birbirine bağlı olarak gören ve biyodinamik tarım adı verilen bir süreçle yetiştirilen biyodinamik kahve, ilk organik kahve türüdür. Biyodinamik kahve çiftliği, çiftliğin sağlığına ve tüm parçalarının entegrasyonuna odaklanır. Diğer organik tarım uygulamalarından farklı olarak biyodinamik kahve yetiştiriciliği, çiftliğe dışarıdan gelen malzemelerin getirilmesine izin vermez. Örneğin toprak sağlığı, yalnızca çiftlikte yetiştirilen malzemelerden hazırlanan komposttan üretilen besinler aracılığıyla korunur. Bu uygulama, sadece her çekirdeğin organik olmasını sağlamakla kalmaz, aynı zamanda biyodinamik kahveyi doğal manzaraları yok etmekten çok koruyan birkaç mahsulden biri olarak teşvik eder.